29 Temmuz 2011 Cuma

*-* *-* *-* *-* *-*

                    Benim gönlüm sarhoştur yıldızların altında !!!
          İnan hayat çok boştur, sevdiklerin yoksa yanında...Gidiyorum şimdi içim yansa da, hayat beni savursa da...İçim kan ağlasa da yürümek ne hoş olur bu yağmurun altında.............
          ----------------------------------------------------------
          Şarkıyı kendimce birazcık(tamam birazcığı birazcık geçti :) ) değiştirdim.Niye paylaştım bilmiyorum ama içimden geldi.Şarkılar bizi yansıtır,bize göre anlamları değişir.Farklı farklı yorumlanır.Bu da benden bir yorumdu işte.Kusurum varsa affedile :)

Gidiyorum

            Vay be dedim kendi kendime ! Bitti işte ! Ne ara başladık da bitişe geldik , anlamadım gitti.
Zaman gerçekten su gibi.Şimdi tek dileyebileceğimiz tarih tekerrürden ibarettir sözünün de gerçekleşmesi.Kim bilir belli mi olur bir gün yine buraya gelmek kısmet olur da bu günü hatırlar ve gülümserim.Belki bu yazıya bakarım,aklıma gelir bu günler...
             Ama şunu itiraf etmeliyim ki içim bir tuhaf.Burukluk mu desem hüzün mü üzüntü mü ? Anlamlandıramadığım bir şey var içimde.Tüm vücudumda.Yayılmış durumda,evet yayılmış durumda her bir yanıma.Bu duygudan kurtulamıyorum bir türlü.Bir başkayım ,bir başka.Bir yandan da tanıdık geliyor bu tuhaf şey.Sanki arada bir yaşıyorum bunu gibi.Belki öyle belki değil.Söylenecek çok şey var aslında.Ama işte bu anlarda pek dile gelmiyor ki sözler.En iyisi susmak,susup da son dkların tadını çıkarmak.Doyasıya etrafa bakmak.
             Tuhaf ama işte gidiyorum...

Seviyorum seni Deniz kabuğu...

             Deniz kabuğu.İçinde okyanus suyu...Kırsa kabuğunu ah bir kırsa içinde fırtınalı bir okyanus.Dışı sakin bir deniz oysa ki...Üzüntüleri belli değil,sevinçleri belli değil.Gördüğünüz an onu ağlarken, ki göremezsiniz, içi gerçekten acımış demektir. Onu en çok da bu sessizlik yaralar da farkında değil. Bu sessiz olmayan sessizlik...Dolup taşma arzusu...O da bilmez ki bu arzuyu. Gülerken gözlerinin içi güler.İçiniz gider sizin de. Mutluluğu bir başka , yine sessiz...Ben bile bilemem bazen ruh halini.
             Deniz kabuğu...Kırılacak o kabukbir gün biliyorum.İçindekini herkese anlatacağım o gün.O bir kabuk içindeki inci.Beyaz inci,saflığın,masumiyetin ifadesi gibi...Bir o kadar da değerli,hem maddi hem manevi... Ama en çok manevi. Seviyorum seni Deniz kabuğum... Sebepsizce...Ve de sessizce...Tıpkı senin gibi fırtınalar saklayarak içimde,delice...
                            --------

İzmir'im deli sevdam benim

                  İzmirliyim ben.İzmirliyim...
                  Doğma büyüme değil öyle,içten hissederek İzmirliyim.İzmir var içimde.Dışım İzmir.Aklımda fikrimde İzmir.Bir gün yeniden kavuşma umuduyla yaşıyorum,ayrı düştüğüm sevdamla,İzmir sevdamla.Sevgilim İzmir.İlk ve son sevgilim.Aradaki kaçamakları saymıyorum sevdadan.Onlar gelip geçici şeylerdi.İzmir ile başladım sevmeye,İzmir'de bitecek sevdam.Aşkların en büyüğü, en güzeli.Havası,tadı,tuzu...
İzmirliyim işte ne var ? Ne denirse densin ne olursa olsun, Ölene kadar İzmirliyim,deliyim,çılgınım,sevdalıyım,kısacası İzmirliyim. Ayrı tutarım İzmir'i, farklıdır gözümde,bambaşkadır.Dedim ya sevdadır,ister kara sevda deyin çöllere düşerim uğruna; isterseniz de pembe sevda deyin bulutlara erer yüreğim, deli dolu koşarım ardında....Aklım bir karış değil  bin karış havada olur belki, İzmir gelince aklıma.Deliyim demedim mi ? Deliyim işte, İzmir delisi.İzmir bende çok başka.Nereye gitsem bir yanım onda.İzmir'im, sarışın mavi gözlüm...Sen bende ben sende olduktan sonra bitmeyecek sevdam, sen hiç meraklanma...

İSTANBUL' A VEDA...

      Bu kadar mı belli son gün olduğu? Azalmış duraktaki insanlar.Arabalar hüzünlü bakıyor bugün,gelip geçerken karşı caddeden.Hepsi siyah görünüyor,hepsinde sen varmış gibi.Bir umut hepsine gözüm takılıyor.
      Gerçekten bu kadar belli mi gitmekte olduğum.Gururu yok mu gözlerimin?Su koyuverdiler hemen...
      Çok sessiz sanki bugün İstanbul.Çok tenha.Nerede bu insanlar? Diyemedim bile bir elveda...Baktığım,gördüğüm herşey,herkes , çok alışmışım işte, kalsam ne fayda? Ne ben İstanbul'a aitim ne de o bana.
       Herşeyin herkesin resmini çekesim var. Unutmaktan korkarcasına yüzlerini.Hiç silinmese keşke sesleri hafızamdan. Onlar da hatırlar mı ki beni? Ben yaşadığım bir çok yeri,tanıdığım bir çok kişiyi unutmadım, unutamam ki...
       Şimdi ayrılık o kadar zor...Ama senin de dediğin gibi işte,her ayrılık zordur,önemli olan bekleyen...Beklediğim gibi beklenilmeyi ne çok isterdim oysa...Acaba İstanbul da beni özler mi? Ne dersin ona her şey beni hatırlatır mı ? Beni, geçen günleri....
        Gerçekten ne kadar oldu geleli hiç fark etmedim bile.Bugün ise gitme vakti...Bir kez olsun yollar çakışmadan gitmek...Bir kez olsun sesini duyamadan.Ne kadar da yalvardım halbuki.Ah be İstanbul, yapmadın bir büyüklük gitti...
        Çok mu belli gidişim şimdi? Bugün son kez beşiktaş,son kez haliç...Daha bir güzel gördüm yeditepeni...
İnan bana İstanbul özleyeceğim seni.
        Ben İstanbul'u sevdim.İstanbul sendin.O hep dediğim İstanbul sözleri bilmezsin ama aslında senindi...
        Bugün yağmur yağarsa şaşırma İstanbul ! İşte masaldaki gibi.Ancak ağlarsa tilki,yağmur yağar yaz günü.Bugün biri gidiyor senden,tutamayabilir yaşlarını belki...

28 Temmuz 2011 Perşembe

Dilerim KaçmasıN mutluluK :)

            Hey benden mutlusu var mı ? Mutluluk bugün bende,benimle! Bitti sonunda bitti. Ve ben mutluyum.Bitti diye mi ? Bilmem ki. Ama mutluyum işte.Aslında çok oldu biteli.Ama mutluluk bana yeni geldi .Olsun geldi ya sonuçta , zamanın ne önemi var ki.
            Aklım da başımda.Kalbim de yerinde,tam solumda, en solumda hem de . İçi dolu,dopdolu.Ama daha çok yer var.Doldukça dolası var sanki, hem aklımın hem de kalbimin. Mutluluk da çoğalsa keşke.Ah hep kalsa ben de. Ama olsun herkese gitsin,herkes sevinsin gülsün :)
             Ey kalbim bugün senin günün,benim günüm.Mutluluk var ufukta.Ne ufuğu,ufuk uzak.Mutluluk içimde artık :)  Kaçma olur mu ?

26 Temmuz 2011 Salı

İpek Mendil

   Çoğumuz biliriz Sait Faik Abasıyanık'ın İpek Mendil hikayesini.Bugün bir kez daha okudum ben.Belki ilk kez çocuk gözünden farklı baktım anlatılanlara.Yine etkiledi beni ipek mendil.Ve o son cümle....Ne manalar var kim bilir,kim bilir Sait Faik orada neyi anlatmak ister.Anlamak isteyenler pek çok şey alır o cümleden.İpek mendili okumayanlara  tavsiyem okumaları,okuyup da o cümlenin anlamını anlamayanlara da tekrar okumalarıdır.
           "Ya... İyi, halis ipekli mendiller hep böyledir. Avucunun içinde istediğin kadar sıkar, buruşturursun: sonra avuç açıldı mı, insanın elinden su gibi fışkırır." // İpek Mendil
          

DUYGU BİRAZ DUYGU

                Duygu biraz duygu, bütün istediğim buydu...
                Bu cümle kadınları tamamen anlatmaya yetmez belki ama anlatır işte çoğu şeyi.Kadınlar böyledir.Yani çoğu böyledir.Duygu isterler.Su gibi gelir onlara duygu.Sevildiğini bilmek isterler.Çiçek gibidirler.Bazen de kelebekler gibi...Narindirler.Kırılırsa kanatları, uçamazlar. Kanatlarını incitmeye de bir söz yeter.Evet böyledir,ama bugün yapılanlara bakın.Kadın şiddet görüyor,hem sözle,hem bedenen.Kadın ezilmeye ,küçük görülmeye çalışılıyor.Kadın annedir,kardeştir,sevgilidir,sevginin kendisidir unutuluyor.
                Kadının gönlünü almaya bir söz yeter yine.O affeder,yeter ki bir daha olmasın.Kadın aptal değildir,zekidir.Kadının duygları vardır,incinir.Kadının yüzüne inen her tokat onu atanın beyin özrünü bir kez daha kanıtlar.Eğer akıllıyım diye geçiniyorsa bir insan kendini dünyaya getirene,çocuklarını dünyaya getirene bunu yapmaya kalkmaz.Yapmayı bırakın niyetlenmez bile...

25 Temmuz 2011 Pazartesi

Bana İnan

Unutmak istedim o günü, sildim yavaşça aklımdan
Sen de silindin sessizce o an...
Nedir bu kalbimdeki gürültü o zaman?
Sanki şenlik var, aylardan nisan...
Adını haykırıyor gönlüm sessizce
Haykırıyor ama sessiz bana inan...
Sende aylardan ne,hangi mevsimdesin?
Gün olur da olur mu sende de nisan?
Olsa da gelip bana nerdesin diye sorsan
Gel derim sana ben, bana inan...
ne mayıs ne mart ne de nisan
Sen gel desen aralığa bile razıyım ben
Yeter ki sen bana inan...

23 Temmuz 2011 Cumartesi

Bir nefes İstaNbul...

                   Baksana İstanbul,boşuna değil mi tüm beklentilerim? İşte şimdi son saatlerin.Hiç umrunda değilim.Özlemeyeceğim seni İstanbul,hiç hem de. Hiç özlemeyeceğim işte. Sen sevemedin beni gitti,en başından beri.Ben de sevmeyeceğim işte.Gidiyorum İstanbul,demeyecek misin bir elveda bile? Biliyorum yarın her şey çok başka olacak,öyle değil mi ? Sen burada İstanbul, ben kim bilir nerede. Artık paramparçayım,ne yalan söyleyeyim bir yanım sende...

22 Temmuz 2011 Cuma

DÜNYA VARMIŞ

                Vur patlasın çal oynasın! Bir elimde ayna umurumda mı dünya!
                Böyle olunca ne güzelmiş hayat. Dert yok! Gözyaşı yok , bol kahkaha ! Dışarıdan her ne kadar bencillik gibi görünse de böyle yapan insanlar haklı mı acaba  diye düşünmeden edemedim ben. Ne yapsınlar ,onca dünya derdinden sıyrılmanın tek yolu bu belki de. Diyeceksiniz ki onlar böyle yapıyor da dertler bitiyor mu ? Hayır tabi ki .Biz dertlenip,üzülüp,kendimizi harap edince dertler bitiyor sanki de. O zaman neden bizim kendimize yaptığımız bu işkence.Hem ruhumuza hem bedenimize.Boş verelim gitsin, bu ne dünya kardeşim üzen üzene!  En iyisi her şeyi oluruna bırakmak ve her şeyi olduğu yerde bırakmak.Sorunları koca gün beraberimizde her yere götürmemek bence.

' BİR KÜL KEDİSİ MASALI '

                    Bir ' kül kedisi masalı '...
                    Sonu mu ? Bilmem ki sonu var mı?
                    Ama biliyorum başını.Hatırlıyorum dün gibi.Bir merhaba ile başlar masal, ' bir varmış ' kısmı yani.Sonra tekerlemelere geçilir işte.Klasik bir masal ya sözde.Ne varsa dökülür ortaya.'yok' un adı bile yoktur daha.Vaatler,sözler uçuşur havada.Bitmiş rüyalar anlatılır.Bakışlarda dans edilir.Çok sıkıcı gelir masal sonra.Yazar acele etmeye başlar,bitse de başkasına başlasak...Okuyucu da etkilenir tabi bundan,hızla geçilir ' bir varmış' evresi,bir şey anlamadan.Sonra bir uzaklık girer araya masal bu ya.Dağlar var arada,karlı dağlar...
Ve prens sevmez hiç ' kış ' ı.Oysa bir bilse Kül kedisi bayılır buna.Yazar geçicek ya hızlı.Başlar ayrılığı yazmaya.Prens atlar atına, kül kedisi ardında yalvarır adeta. Kulaklarda kalır bir küçük 'elveda'. Kül kedisi sinderella olamamıştır bile.Kaçamamıştır ki prens düşsün peşine.Prensi kaçırır yazar,başka ülkelere.Bu da 'bir yokmuş ' kısmı olur işte.
                      Sonra sonu nedir,bu son mudur ? Bilinmez hiç.Gökten de tek elma düşer ne hikmetse.Kimin başına mı, orası süpriz olsun , yaşayıp görelim masalı birlikte...

ruh esarette

               İki dakika daha anne, iki dakika daha...Lütfen anne biraz daha...Açmak istemiyorum gözlerimi.Bırakın beni iyiyim ben gecenin karanlığında.Hadi anne sen de gel,kapatalım gözlerimizi...
               Dışarısı soğuk anne.Korkunç,ürkütücü.Çok gürültülü.Burası sıcak anne.Sımsıcak.Sessiz,huzurlu.
İnat etme anne,gel işte.Sevmiyorum ben orayı anne.Herkes bir değişik bakıyor sanki.Bir gariplik mi var bende,söyle ne olur anne.Bir de kulaklarımı çınlatıyor sesleri.Tiz desen değil.Ama çınlatıyor işte anne.Çok çirkin çünkü sözleri.Nerden öğrenmişler onları,sen bana göstermedin anne.
               Aldatıyorlar beni üstelik.Bir şey var diyorlar bizde.Böyle dünyalara değişmeyeceğin bir şey.Seni söylüyorlar sanmıştım anne.Onlar 'sevgi' diyorlarmış sana.Sana sonsuza dek karşılıksız veririz demişlerdi anne.
Nereden bilirdim iki dk. sonrasını değil mi? İnandım anne.Seviyorum dediler birbirlerine,seviyorum seni.Ne saçma değil mi anne?Onların sevgi dedikleri herkesin ortasında yaşanan bir şey.Oysa ben seni içimde yaşıyordum anne.
                Alıştım sonra sevgilerine birden bire.Kızma bana ne olur.Elimde değil anne.Sonra canım çok yandı işte.Sevgileri bırakıp gitti beni.Sevmeyi öğrettiler,sevgiyi de alıp gittiler anne.
                Anladın mı şimdi ? Biraz daha uyumalıyım bu dar yerde.Bilmiyorum anne,ne zaman görürüm bir daha seni.Sakın aldanma sen onlara olur mu ? Alışma sevgiye anne.Ya da bırakmalarına fırsat verme.Burası öyle karanlık ki korkuyorum anne.Ama oraya dönemem de,istemem de sen de olmasan anne.
                 Bırak beni,ağlamaBiraz daha uyuyayım .Sen gözlerini hiç kapatma tamam mı anne...
              

21 Temmuz 2011 Perşembe

DAHA FAZLASI

                Ondan daha güzeeeeeeeeeeell ....Ondan daha özeeeeeelll.....
                Mutlaka vardır,daha güzeli,daha özeli.Yeter ki onları görmeyi becerebilmeli. Yoksa hiçbir şey çok harika,çok mükemmel değildir ki.Kimse de bunu iddaa etmemeli.Kesinlikle yapmamalı bunu.Ne kendini dünyanın harikası sanmalı ne de birisine bu derecede bağlanmalı...Her şeyi kararında bırakmalı.Tabi kolay olmasa gerek.Ama zor da olsa başarmalı insan bunu.Yoksa hep acı çeken,üzülen tara kendisi olur.Ya da kendini kandırır ömrü boyunca.

HİÇBİR ŞEYİN SONU DEĞİL !

                İşte bir sınav maratonunun daha sonu diyebileceğimiz bir gün. Gerçi tercihler yapılmadan hatta sonuçlar açıklanmadan tam olarak bir son gerçekleştiğini söyleyemeyiz. Aslında tüm bunlar olduktan sonra da iş bitmiyor ki.Diyelim yerleştiniz. Bu sefer üniversiteye kayıt işlemleri , kalacak yer sorunu vs. başlıyor.Tüm bunlar bitip üniversite hayatı başlayınca sanki tüm bu çileleri çeken biz değilmişiz gibi üniversite hayatından,derslerin zorluğundan şikayetçi olup çıkıyoruz. İçine girmek için can attığımız üniversite bizim için kabusa bile dönebiliyor.Bölümü sevmeme,iş bulmaktan endişelenme...Tüm bunlar yetmezmiş gibi anlayamadan mezuniyet günü geliveriyor. Rüya gibi. Daha dün kapısından girmek için kendimizle yarıştığımız bu yerden gideceğimizi anlıyoruz bir anda. Nereye mi : hayata. İşte bu noktada bambaşka endişeler, sorunlar duruyor karşımızda.İş,evlilik,aile,çocuklar derken torunları buluyoruz kucağımızda. Aynaya bakıp anlamlandıramıyoruz geçen zamanı.Yetişemedik mi hayata, çok mu hızlı gittik bilemiyoruz.Yeniliyoruz kendimize ,korkularımıza. Daha bir içten söylüyoruz o 'eski günler '  söz öbeğini.
                 Ve başlıyoruz gerçek sonu beklemeye.Ne zaman başladığımızı bile hatırlamadan,anlamadan.
Sonrasını bilemeden,sadece bekliyoruz.Hayat bu malesef.Gerçek emelimiz geriye güzel şeyler bırakmak.
Umarım sınav sonuçları herkesi mutlu etmiştir.Herkes hak ettiği ölçüde başarı sağlamıştır ve umarım ben bu saydıklarımda yanılırım.
                  Hayatı en güzel yerinden en güzel şekilde yakalamanız,diğer yakalayanlarla güzel muhabbetlerde olmanız dileğiyle,sınava tüm  girenleri tebrik ediyorum. :)

?????

                   Güldürmek mi birlikte ağlamak mı ? Karar veremedim. Kim daha değerli gelir bize, yanında ağlayabildiğimiz insan mı, bizi kahkahalara boğan mı ?
                    Aslında bu biraz da gülmek mi istersin ağlamak mı sorusu gibi oldu.Bu soruyu yöneltsek birine.İlk başta tabi ki de gülmek der.Kim istemez gülmeyi,mutluluğu.Ama yanılır belki de farkında olmadan.Gülmek her zaman mutlu etmez ki insanı.Ağlamaktır bazen en iç rahatlatıcı şey.Ağlayarak, akan gözyaşlarıyla birlikte içini dökmektir.Ondan sonrakidir belki mutluluk.
                     Omzunda ağladığım mı, yüzümde güller açtıran mı bilemedim ama sanırım gözyaşlarımı kakaya çeviren en kıymetlim olur benim.Çünkü o yağmurdan sonra açan bir gökkuşağı misali hayatımızda beliriverir.
Rengarenk olur siyah beyaz her şey.
                      Ama dedim ya hala karar veremedim işte.Siyah beyaz daha mı iyiydi acaba? Bu renkliliğin garantisi var mı ya da ?

Hiçbir Şey İmkansız Değildir...

            Dostum , dostum dedim sana. Canım olarak gördüm,hatta belki candan da öte derler ya işte öyle...
 İlk defa güvendim babam dışında bir erkeğe.Candır dedim,kardeş dedim.Sen de kan dedin.Tamam dedim can da kan da sensin.Birlikte gülüp birlikte ağladık.Mutluluğu da acıyı da paylaştık.Sen beni anladın, ben seni.
            Ey dostum, ne oldu şimdi nerdesin? Kim ayırdı bizi , ben mi yanıldım, belki de sen benim canımdın,ben senin değil...Demek ki bu kardeşlik bizim değil.Afedersin dostum, ben sadece seni özledim.Bir gün olur da aklına gelirsem, merak etme ben hep burdayım,sen yeter ki gel ,beklerim...

S' oNsuz @@@@@

                   Sonsuz sayıda  @ olsun inşallah.@ lerle kurulsun kurulcaksa aramızdaki duvarlar.
         @ işareti uzaklıkları bağlamak anlamında kullanılıyor.Uzaklıkları bağlamak...Ne  kadar uzak olursa olsun sanki yanıbaşında gibi.
           Ne kadar mesafe girerse girsin, araya bir @ koymadan gitmemek gerek demek ki...
           @@@@@......

AYNI AMA FARKLI

           Aynı isim, aynı muhabbet...Seni kimler aldı sevgili, bu yanımdaki kim ? Oysa ne kadar da andırıyor seni. Sözler aynı, duruş aynı...Sorun bende galiba, nereye baksam kime baksam sen gibi.Bir tek bakışına rastlayamadım gitti.Ne onda var o bakışlar, ne de bir başkasında,onlar sana özgüydü sanki.
           Kim derdi yıllar sonra , bir başkası olacak yanımda senin adında.Kim bilebilirdi, seni arayacağımı onda.Peki ya ne olacak bulamayınca? Avunur muyum dersin çocuk misali.Söyle sevgili elleri senin gibi mi, sıcak sımsıcak...
          Tam da kandırmıştı beni, inanmıştım,tıpkı sen gibi...
          Bir de baktım ki sevgili, onunkiler kapkara, dibine düştüğüm bir kuyu gibi.Anladım ki sadece sende benim aradığım mavi...

BİR VARMIŞIM BİR YOKMUŞUM.....

                   Bir şey ya vardır ya da yoktur.Ya senledir ya değildir.Ya kalmıştır ya gitmiştir. Belki kalmakla gitmek arasında kalmıştır ama neticede birini seçmiştir.Seçmek zorundadır.Ve seçimlerinin sonucuna katlanmak zorunda...
                   Bir çok kez ikiye bölünmek ister insan.Çünkü sevdiği iki şeyi de yapmak ister.Uçmak da ister,bir yandan da koşmak da ister...Ya da sevmediği, onu huzursuz eden durumlar karşısında bir yanı herkese gününü gösermek ister,diğeriyse kaçıp uzaklara gitmek,kafasını kuma gömüp yalnızlık içinde sürünmek ister.
İnsan özleyince de bölünür, mesafelere inat hep o uzak şehirlerde olmayı  ister.Bir yandan kendi yaşamına devam ederken bir yandan da o uzaklardaki yaşamı özler,yaşayanı özler.Bölünüp bir yarısını oraya göndermek ister.Sormadan sorgulamadan ister bunu.O diyarlar onu bekler mi, ister mi hiç umrunda olmaz.O sadece gitmek ister,istense de istenmese de gitmek...
                    Bazen de duygularını ,benliğini,hislerini alıp bir kenara çekilmek, sadece aklını bir yerde bırakmak tek arzusu olur çıkar.Çünkü bazen insan akıl duygu karmaşası içinde sıkışır,boğulur.Duyguları bırakmaz kimi zaman peşini,mantıklı düşünemez olur.Kimi zamansa aklına söz geçiremez,duygusuz biri olur çıkar.İki benlik taşır aslında insan,biri iyi biri kötü...Hangisi baskın gelirse onu görürüz dışarıdan,bilmeyiz içtekileri.Aynalar bile göstermez insana o yüzünü ve kabul edemez kimse o ikinci benliği.Hep bir surat görürüz aynada,her bakışımızda farklı hallerde.Ve insanın bu halleri ne kadar bölünmüş olduğunun kanıtıdır aslında.
                    İnsan her başı sıkıştığında istediği gibi bölünmeyi her gün bir parçasını yaşıyor da farkında değil malesef. Yani her gün bizim bir parçamıza rol veriliyor bu hayatta.Biz seçiyoruz bir bakıma  rolleri de oynayacak parçamızı da.Doğru paçalara doğru roller verenler,onlar farklı bir şey görüyor aynalarda....

KIRK GÜN SONRA ....

Kahve gibisin hatrın kaldı ben de.
Saf kahve, sade kahve...
Bir bak etrafına , ne olur şöyle bir bakın.
Dolacak bak kırk yıl yarın.
O vakit beni kefenlere sarın
Tadını alayım bu kış günü sonuna kadar karın
Siz de ardımda ferhat gibi dağları yarın.
Kahvem beni yaşatan senin hatrın.
Kim olacak ki senin yarin
Kimi saracaksın yarın
Kimde kalacak hatrın.
Vakit daraldı kırk yıl biter ya bugün ya yarın...

19 Temmuz 2011 Salı

Kısa Kısa ...

               Göz görmeyince gönül katlanır mı cidden ? Bu kadar basit yani.Görmesek duymasak umrumuzda olmayacak öyle mi? Her şey birlikteyken değerliyse, kaybedince hiç bir anlamı olmuyorsa, kaybolanın yerini bir başkası alıyorsa tamam o zaman ne diyebilirim, katlansın gönlünüz. Hiç görmeseymişsiniz daha iyi olurmuş o zaman.Kaybettiğiniz incinmezdi en azından.Düşünsenize bir kere ya onun gönlü katlanamıyorsa,razı değilse bu işe. Rahat olun siz tabi , gönlünüz rahat görmeyince. Bir de  görseniz durumu onların gözünde, böyle katlanır mıydı gönlünüz acaba yine ?

Temass

             Neden temas? Çok sordum bu soruyu kendime.Aslında çok basit cevap.Ama korkuyorum itiraf etmeye.Peki anlar mı kimse.Temas ne ,nerde...
              Temas çok önemli hayatta.Aslında cevap hepimizde.Sizde,sizin içinizde.Temas halinde değil miyiz daima.Düşünce teması,göz teması,ten teması,duygu teması...Tüm bunların karmaşası içinde arada bir kesmek gerek teması. Sizin de hayattan temasınız kesildiyse , ya da bir türlü kopamıyorsanız o temastan burası tam size göre.Hiç düşünme, bir an bile...Hayat kestiyse seninle teması,zorlama,kes gitsin sen de.  

18 Temmuz 2011 Pazartesi

UNUTTUN MU BENİ

 Dilime dolandı gitmiyor bu şarkı... Çok da güzel hani.Çok da anlamlı.
unuttun mu beni her şeyimi
sildinmi bütün hislerimi
hiç düşmedim mi aklına
hiç çalmadı mı o şarkı
o sahil o ev o ada
o kırlangıçta mı küs bana
hiç düşmedim mi aklına
hiç çalmadımı o şarkı
o sahil o ev o ada
o kırlangıçta mı küs bana
sanırdımki aşklar ancak
filmlerde böyle
ben hala dolaşıyorum avare
hani görsen beni divane
ne yaptıysam olmadı ne çare
unutamadım gitti
ben hala dolaşıyorum avare
hani görsen beni divane
ne yaptıysam olmadı ne çare
unutamadım gitti
ey aşk neredesin şimdi
sendemi terk ettin beni
ne hata ettiysem affet
büyüklük sende kalsın gemi
sen de olmazsan eğer
batar artık bu gemi
ben hala dolaşıyorum avare
hani görsen beni divane
ne yaptıysam olmadı ne çare
unutamadım gitti
ben hala dolaşıyorum avare
hani görsen beni divane
ne yaptıysam olmadı ne çare
unutamadım gitti
                             /// Sezen aksu ///

15 Temmuz 2011 Cuma

Bİr SeS....

                Elim tozlu,elim kirli,Elim çamurlu benim.
                Sesim titrek,yüreğim titrek...Tenim soğuk benim.
                Dilim tutuk,kalbim tutuklu.Aklım donuk,içim dışım karışık benim.
                Boynum bükük,alnım kırışık,kaşım çatık benim.Sözüm söz,sevgimsevgi benim.
                Korkmayın ne çat kapı gelirim,ne de aniden giderim.Zamanım çok benim.

Çocuk @@@@@

              Bir çocuk duydum gülen.Gülüşüyle herkesi büyülediği söylenen.Bir ben göremedim,büyülenemedim.Maviymiş gözleri,denizler gibi.Tatlıymış sözleri,bir ben duyamadım o tatlı sözleri.Sarıymış saçları,güneş gibi,buğday gibi.Göklere erermiş başı,selvi gibi,fidan gibi.Sıcacıkmış elleri.Bir ben tutamadım.Bir çocuk gördüm, o sandım,yanıldım...

14 Temmuz 2011 Perşembe

BABALAR DA AĞLAR....

                Kimse bilmez,kimse anlamaz ama babalar da ağlar aslında.Sessizce,gizlice...Yasaktır çünkü ağlamak onlara.Nedendir bilinmez ama sanki duygusuzmuş gibi davranılır babalara.Sanki insanları ayırırlar babalar ve insanlar diye.İnsanlar ağlar ama babalar ağlayamaz.Babalar kızar,sinirlenir,otorite sahibidir.Duygusuzdurlar yani.Hayır işte değildir böyle.Ne saçma bir görüş! Ama yerleşmiş bir kere içimize.Önyargıları yıkmak gibi zor bundan kurtulmak.Ve bu düşünce öyle bir kemirir ki içimizi, ne biz gösterebiliriz babamıza sevgimizi ne de o bize.Babana sarılamazsın bile,öpemezsin onu.İşte ayda yılda bir kere.Bayramları beklersin babanı sevmek ve onun tarafından sevildiğini görmek için.Araya bir de para girer.Sanki babalar para veren makineler!!!
                  Bir türlü kavuşamaz babalar ve çocukları.Çocuklar babalarına kızar,babalar çocuklarına.Uzanmaz elleri birbirlerine.Halbuki babaların bu halleri hep sevgidendir,koruma içgüdüsündendir.
Bilir aslında bunu çocuklar da .Farkındadırlar her şeyin.Babalar da bazen abarttıklarının bilincindedir.Ama yetmez ki bunlar.Hiç kimse itiraz edemez bir türlü bu düzene.Hep der ki çocuklar : "ben böyle bir baba olmayacağım".Bilmazler ki babaları da bunu demiştir aslında zamanında.
                   Kimse söyleyemez sevgisini.Ne baba ne çocuk...Oysa kimse bilmez babalar da erkekler de ağlar.Ve bir çocuğu en çok üzen de babasını ağlarken görmek,ya da ağladığını bilmektir.Bir kadının içini en çok bir erkeğin ağlaması incitir.
                   Sevgimizi söylemeden önce geç olmaması dileğiyle...
                   ( Seni seviyorum baba...)

Birisi......

         Hey sen , ne güzel seversin öyle.
         Bir de ne güzel gidersin böyle
         Aniden belli etmeden
         Sevgini de götürürsün beraberinde
         Sormadan düşünmeden
         Hey sen, kimsin söyle!!!

Şarkılar bizim için

               Şarkılar ah şarkılar...
               Bazen ruhumuza neşe katarlar,bazen de hüzne boğarlar.Alır bizi uzak diyalarda gezdirirler.Hayallerde yaşatırlar.Anıları canlandırırlar.Ah şarkılar...
               Sebepsizce gülümsettirirler bazen.Öyle boş yere işte.Ortada bir şey yokken.Alıştırırlar kendilerine çok fena.Bir bakmışsın dolanıvermiş dilinin ucuna.Mırıldanır durursun.Aklının ucundan bile geçmez hayat o anda.Dalar gidersin,kaptırırsın kendini o ezgiye.Nota bilmeye ne lüzum var! Herkes için bu  şarkılar...
              Kimi unutmak için acı bir olayı,kimi kutlamak için.Ağlamak mı istiyorsun?Kederli misin? Aç radyoyu! Çok mu mutlusun?Bir kanatların mı eksik uçmak için?Ne duruyorsun aç radyoyu!
              Şarkılar bizim için.Her anımız için.Çal kemancı,çal gitarcı...Bu gece şarkılar bizim için...

#gadgetSWF

#gadgetSWF: "This lively pet hamster will keep you company throughout the day. Watch him run on his wheel, drink water, and eat the food you feed him by clicking your mouse. Click the center of the wheel to make him get back on it."

İstankabı

            İstanbul ayaklarımın altında...Küçüksün İstanbul küçük ! Bana dar geliyorsun.Bir numara büyük alsaydım seneye de giyerdim.Düşünemedim bunu işte.İstanbul senin rengine aldandım ben.Şıkır şıkır bir raftaydın sen.Tüm büyüne kapılıp geldim ,bir daha gidememecesine.Hiç bakmadım bile yakıştın mı bana,rahat mıyım senle.Sevdim seni İstanbul,sevdim sadece.Canını yakmışım meğer sevgimle.Yolların duman şimdi,tıpkı yüreğim gibi.Daralan nefesim kadar dar.Cansız tenim gibi gökyüzü.Bir güneş açsa,ah keşke...Ah o benim İstanbul'um nerede...
            Ey İstanbul,seni hatırlarım ne zaman beyaz bir ayakkabı görsem vitrinde .Beyaz,masum,sade.Oysa ne büyük yalnızlık var içinde...Söyle İstanbul sen miydin bana dar , ben mi fazla geldim sana yine!

13 Temmuz 2011 Çarşamba

Bir tek internetim olsun bana bir şey olmaz !!!

       Bir tek internetim olsun bana bir şey olmaz ! Yalan mı ? Artık bunu diyecek konuma gelmedik mi ? Zamanla bağlandık internete,abarttık bu bağllığı.Yararlı yönlerini kullanmak varken neredevaktimizi harcayan şeyler var orada bulduk kendimizi.İnternet hayatımıza öyle bir girdi ve öyle bir yerine oturdu ki atık ondan vazgeçemez olduk işte.Çocukların dilinde dolanıyor artık bir çok internet terimi.Ve herkes her şeyi bildiğini sanıyor internet geldi geleli.Sanki google'dan başka danışacakları kimse kalmadı çevrelerinde.Sanki sosyal paylaşım siteleri olmasa arkadaşlıklarımız kaybolacak gibi.Olmuşuz işte bir kere internet delisi.
        Demiyorum ki internet kullanılmamalı,demiyorum ki ben bu hatalara düşmüyorum.Ben de yapıyorum,hem de fazlasıyla.Tabi ki internet çağın en büyük buluşlarından.Bunu tartışmak bile gereksiz bir şey olurdu.Ama her buluş doğru kullanılmıyor malesef.İnternetten sonra  hırsızlık bile değişti.İnsanlar birbirlerinin bir şeylerini sanal ortamda çalar oldu.Arkadaşlıklar anlık iletilerden,dürtmelerden ibaret.Bir fotoğrafla tanıyoruz artık birbirimizi.Yaşamımızın her anını yansıtma çabası var internete.Niye diye düşünmüyoruz hiç.Belki de yalnızlık duygumuz çıkıyor meydana.Farkında olmadığımız yalnızlığımız...Sürekli kalabalık ortamlarda eğlenirken fotoğraflar koyuyoruz sitelere.Kim bilir belki mutsuzluğumuzu gizlemek istercesine.Aşklarımız nette,ayrılıklarımız nette,gülemeler,ağlamalar nette,öfkeler nette.Evlilikler bile nette.Hatta düğün davetiyeleri de kalmayacak yakında bu gidişle.Hepsi, hepsi internete girmiş artık.Hayat internette can bulmuş.İnsanlar hayalini kurdukları dünyayı internette kurar ve orada ikinci bir hayat sürer olmuşlar.Ne tuhaf her bilgiye de ordan ulaşır olmuşuz.Kitap da ne ki ! çoktan damda pabucu.Şimdi internet zamanı,internet çağı.Yaşam nette,net yaşamla iç içe.
            Şarkının sözleri değişmeli bence:
                                 '   Bir Tek İnternetim Olsun Bana Bir Şey Olmaz !!! '

Sabahtan kalma...

            Sabah...Ey günün bahar vakti.Sonbahar mısın ilk mi anlayamadım gitti.Bir heyecanla kalkış yataktan,uyanış tüm uykulardan.Bir korku geç kalmaktan,işe,okula...Hayır hayır hayata aslında.Herkesten geç uyanmak ne kötüdür şu hayatta.Hayata bir adım daha geride kalmak,yetişmek için koşmak.
            Ey sabah, günün yaz vakti.Yakar mısın bilemedim.Kimimiz can atarken koyulaşsın diye teni,kimimiz gölgende bir yer arama telaşı içindeydi.Doğuşunu ayrı sevmiştik, batışını ayrı.Batıyorsun diye, ölüyorsun diye heyecanla bekler izlerdik her anını.Belki tekti dünyada,bir sondan bu kadar zevk almak.Ama bilmez miydik ki yarın yeniden doğacak.Bu umutla daha fazla mı sarıldık güne,hayır,aksine daha çok kıymet bilmez olduk.Kaybetmenin acısını hissetmediğimizden.Bir gün biz gidecektik bu günden oysa ki.Sonsuza dek gidecektik.Ne gün batacak,ne de doğacaktı yeniden.
            Ey sabah! İşte bu yüzden sen, gördüğümüz en güzel şeydin biz ölmeden.Yeter ki ölüm olsun senin peşinden...

12 Temmuz 2011 Salı

Mavi...

             Bir mavi, bir mavi daha...Baktım her yer mavi...Baktığım her yer mavi.Kaybolmuşum sanki içinde.Mavi olup çıkmışım.Her şeyi mavi sanmışım.Mavi yatmışım mavi kalkmışım.En sonunda da mavide boğulmuşum.

Sev yeter ki

          Bir kez daha ağlattın beni icir reçeli.
          Ne kadar içten geliyorsun bana, ne de kadar yaşamdan.Ben de sevdim seni.Bilmem ki herkes gibi mi?
Herkes ne kadar sevdi, bilemedim.Ama herkes gibi değildir sevmelerim.Herkesin de öyle olmalı bence.Herkes başka sevmeli,Başka sevilmeli.Ama öyle değil mi? Herkes gibi olmak başka , başka sevmek herkes gibi...
         En güzeli kendince sevmek.Kendin için sevilmek.Sevmelerinin sevilmesi biraz da.Öyle bir sevmeli ki kimse o sevgiden vazgeçememeli.Ne alışkanlık gibi, ne de bağlılık.Başka bir şey işte.Sevmek için sevmek, sevdiğin için sevilmek, sevdiği için sevmek...

Yasak

                 Yasak! Yasak dostum yasak! Ne yaparsan yap yasak.Sorma niye, yasak işte.Sadece yasak.
Yasaklar arasında sıkışıp kalmışız.Ve gariptir ki biz her şeyi yasaklamışız birbirimize.Ben sevmezsem o yapmamış,o sevmezse ben.Yasak saymışız.Yabancılaşmışız sonra kendimize.Bakınca sonra birbirimize, nerede o demişiz, nerede.Farkında olmadan biz öldürmüşüz birbirimizi.Hem izin vermişiz onun bizi yok etmesine hem de biz yok etmişiz onu  içten içe.En sonunda biz diye bir şey kalmamış işte.Yasak kalmış bir tek dilimizde,yasak...Şimdi konuşmak da yasak.Yasak değil, imkansız...Onu bulmak imkansız.Durduğu odaların kapılarında YASAK yazıyor kocaman harflerle.Yasak!!! Keşke diyorum keşke, ayrılığı da yasaklaymışız zamanında keşke...

@@@@@

          Sitemim yok değil, olmaz mı hiç! Ama hep yok dedim değil mi ? Yok bir sitemim...
Yalandı.Belki de söylediğim tek yalandı.Onaydı sitemim,sanaydı,sizeydi,bazen kendimeydi.Ama vardı işte sitem,mutlaka vardı,yok değildi...Her ne kadar gizlenmeye çalışsa da sığmıyordu gülüşlerin ardına.Ve hatırla! Sen en çok gülüşlerimi sevdin.Bilmem ki üzülmeli mi buna,belki de sen sitemlerimi sevdin.Bilmeden haberin olamdan.Ya da hiç farkına varmadın sitemlerin,öylesineydi soruların,yargıların...Sen gerçekten gülüşümü sevdin.Ama o gülüş sitemkardı bunu bilmedin.Belki de bu yüzden gittin.Bilememekten ya da en sonunda gerçeği gördüğünden.Yine de gül dedin.Sevinmeli mi buna bilemedim.Sitem dolu ol mu demek istedin,at o sitemleri gül sadece mi demekti o çözemedim.Olsun.Ben seni sevdim.Sana değmedi sitemlerim.Armağanım olsun gülüşlerim.Gül diye ama, sitemsiz sade,tüm içtenlikle...Aslında sen  biliyordun, ben de senden öğrendim. Gülmek için ağlamasını bilmek gerek demiştin.Demek ondandı gülüşlerimi bu denli sevişin.Ardından değerini bileyim diye gidişin.Dönmeyip ağlamamı bekleyişin.Demek ki şimdi gerçekten güzel gülüşlerim....